Alkol yasal olduğundan ve kolay elde edildiğinden dolayı yaygın olarak kullanılan bir maddedir. Medyanın da katkısı ile alkol kullanımının gün geçtikçe arttığı gözlemlenmektedir.
İçki, sağlık sorunu oluşturmaya başladığı andan itibaren fazla olmaya başladı demektir. Yapılan çalışmalar sonucunda erkeklerin günde 4 standart içki (veya haftada 14 standart içki)den fazla, bayanların günde 3 standart içki (veya haftada 7 standart içki)den fazla içmesi alkol ile ilişkili problem geliştirme riskinin yüksek olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte alkole bireysel yanıtın farklı olduğunu da unutmamak gerekmektedir. Eşlik eden hastalıklar, ilaç kullanımı ve yaş gibi birçok etmen alkolün etkisini değiştirmektedir. Bir standart içki bir tek rakı, bir kadeh şarap veya bir küçük kutu biraya, yani ortalama 10 gram alkole tekabül eder.
Alkol bağımlılığının tedavisi iki aşamadan oluşur
Nüksü anlayabilmek için bugüne kadar birçok açıklama modeli oluşturulmuştur. Ama en iyi en alaşılır ve pratikte en fazla uygulanabilir olan bu nedenle de en fazla yaygınlık kazanmış olan model Amerika’lı psikolog Alan Marlatt tarafından geliştirilmiştir.
Nüks sürecinin en başında dengesiz bir yaşam biçimi bulunur. yani, kişinin hayatında gün içinde yaptığı işleri dengeleyecek bir doyum ya da yeterli düzeyde olumlu aktivite yoktur. Olmayınca da kişinin rahatlamak için dayanılmaz bir istek uyanmaya başlar (“bu kadar çalıştım, bir soğuk birayı haketmişimdir”). İnsanın kendisini haklı olarak ödüllendirmek istediği böyle bir süreçte dayanılmaz bir alkol alma isteği (urge) ve alkolün rahatlatıcı etkisine karşı bir arzu (craving) ortaya çıkar. Bu aşamada kişinin daha önce yaşadığı alkolün olumsuz etkileri bastırılarak nerdeyse hiç anımsanmaz, ileride olası alkol kullanımını haklı gösterecek gerekçeler bulunur. tek başına bakıldığında önemsiz, ama bir araya geldiğinde nüksü hazırlayan birçok ufak tefek kararlar alınır. Örneğin “hafta sonu arkadaşımın içkili partisine gitmeliyim” gibi.
Yüsek riskli durumların ortaya çıkması ile risk daha da artar. Yüksek riskli durumlardan en önemlileri sıkıntı yaratan olumsuz duygular, kişilerarası çatışmalar ve alkol teklif edilmesidir. Bu durumlar en çok kritik yaşamsal olayları takiben ortaya çıkar (işten çıkarılma, bir yakının kaybı gibi). Eğer kişinin yeteri kadar başa çıkma becerisi yoksa sıkıntılı durumu alkolsüz atlatacağına olan güveni azalır ve alkolün sıkıntıyı azaltacağına dair olan beklentisi artar. Bunun sonucunda ilk kadehe gelinmiş olur. Kişi yaşanan olaylardan ve zaman diliminden tamamen bağımsız olarak alkol almış olmasını kendi kişilik özelliklerine bağlar. “Ben irademe sahip olamadım”, “zayıf karakterli biriyim” gibi. Böyle bir açıklamadan sonra alkole devam etmek kaçınılmazdır. Bir başka deyişle, kişinin alkol kullanımını kontrol altına alabileceği inancı azalır ve içmeye devam etmek kaçınılmaz gibi gözükmeye başlar (“battı balık yan gider” gibi). İlk alkol alımı ile birlikte gelişen öfke, utanç ve suçluluk duygusunu bastırmak için daha da çok içmeye başlar.
Marlatt’ın da belirttiği gibi, ilk yudumu aldıktan sonra içmeyi kesmenin mümkün olmadığı düşüncesi kendi kendini yaratan bir kehanet gibidir ve ağır bir nüks kaçınılmaz olur.
Marlatt’ın geliştirdiği nüks önleme terapisi alkole maruz kalmayı azaltma, içki içmememeye yönelik motivasyonu sağlama, durum ve ortam açısından kendi kendini kontrol etme, olumsuz duyguların ve aşırı alkol alma isteğini tanıyıp, onlarla baş debilmeyi ve olası nüksü başlatabilecek düşünceleri saptayabilme ve yeri geldiğinde kriz planını geliştirebilmeyi hedefler.
Marlatt’ın geliştirdiği nüks önleme terapisi yaşam stili, yüksek riskli durumlar, başa çıkma becerileri ve nüksle ilgili inançlar olmak üzere dört alanda toplanır. Buna göre bu terapide hedeflenen alkole maruz kalmayı azaltma, içki içmememeye yönelik motivasyonu sağlama, durum ve ortam açısından kendi kendini kontrol etme, olumsuz duyguların ve aşırı alkol alma isteğini tanıyıp, onlarla baş debilmeyi ve olası nüksü başlatabilecek düşünceleri saptayabilme ve yeri geldiğinde kriz planını geliştirebilmektir.
Son olarak bilinmelidir ki, yaşam hiçbir zaman olması gerektiği gibi değil, olduğu gibidir. Farkı yaratan, yaşamla başa çıkma biçimimizdir.
Yazının Kategorisi : Genel Kategori